Fig.1 Sadrazamköy- Geçitköy yolu arasında arkada Selvili Tepe gözükürken
Bu kısa anıdan ve bilgilendirmeden sonra Kıbrıs'ta bisikletin genel durumu üstünde konuşalım. Sayın okurlar bu kadar Avrupa görmüş, bisiklete bukadar saygı varken yok diyen bu alçakgönüllü eğitimli insanlar günlük hayatlarında kesinlikle bisiklet kullanmıyorlar. Şaşırdınız mı? Eğer daha önce Kıbrısı hiç görmemiş ve büyük bir şehirde yaşayan biri olsaydım şahsen ben şaşırırdım. Neden bisiklet konusunda bu kadar bilinçli insanlar bisiklet kullanmazlar ki değil mi? Evet haklısınız ancak Kıbrıs coğrafyası, şehir planları, iklimi ve daha birsürü faktör işin içine girince aslında haksızız, burada bisikletin günlük hayatta kullanılmamasının bolca sebebi var. Başta zorlu iklim şartları ve şehir düzenleri bisiklet kullanımını inanılmaz zorlaştırmakta. Coğrafya eğer Kıbrısın muhteşem dağ köylerinde kalacak kadar şanslı değilseniz sizin için aslında okadarda büyük bir sorun teşkil etmiyor zira Kuzey Kıbrısın bütün yoğun nüfuslu şehirleri düz ovalarda veya çok fazla tepe bulunmayan yerlerde kurulmuş durumda. Adayı tanıyan bazı okurlarımız peki ya Girne diye sorabilirler ancak bir düşünün Girne'nin ne kadarlık bir kesimi sizce Beşparmaklara tırmanmış durumda? Cevabı bisiklet kullanımını kısıtlayacak kadarlık bir kısmı değil tabi ki Bellapais gibi çevre uzak mahalleleri saymıyoruz. Kısaca tek sorun iklim ve şehirlerin yapısı. İklim konusu aslında gayet basit 2015 yazında bisikletimin km sayacında ki termometerede 59.8 santigrad derece gözükürken bisiklet sürmüştüm ve sizi temin ederim ki bu deneyim tamamen son sıcaklık derecesindeki bir fön makinesine karşı bisiklet sürmek gibi hissettiriyor. Kışında bilenler bilir Eskişehir soğuktur cidden soğuktur ve ben Eskişehirde durmadan kışın bisiklete binerim ve Kıbrısta kışın ben o soğuğa alışkın insan, burada üşüdüm. Bu durumda bence iklim koşulları bunda büyük bir etmen diyebiliriz. Buda bizi şehir yapısına getirir. Şehir yapısı gerçekten çok ilginç, bu konuda uzman değilim ve nasıl açıklarım bilmiyorum ama birçok şehirde bisiklet sürdüm Dünyada ancak Kıbrısta ki şehirlerde bisiklet sürmek gerçekten çok zor bir iş, heran herşeye hazır olmak zorundasınız çünkü alışılmış bir bisiklet kültürü yok ve insanlar sizi gördüklerinde ne yapmaları gerek bilmiyorlar, genelde yayalaştırılmış çarşı alanları çok fazla yok yani bu konudada eksik bir durum var ve sonuçta bence bisiklet sürmek bu ülkede şehir içlerinde çok zor. Şimdi Kıbrıs'taki her konuda olduğu gibi bir ancak buradada mevcut. Kıbrısta commuting yani ulaşım için bisiklet kültürü olmayabilir ancak burada hiçbir yerde görmediğim bir bisiklet sporu ve profesyonel bisikletçilik kültürü mevcut. Şöyle düşünün Türkiyede sizce her 10 bisikletten kaç tanesi profesyonel yarış bisikletidir? Tahminimce 10 taneden biri bile değildir çünkü biz Türkiyede bisikleti ulaşım ve iş için kullanıyor olabiliriz ancak hala bisiklet sporuna verdiğimiz değer çok azdır. Kıbrıs'ta ise bu oran benim görüşüme göre 10da 2 hatta 3 bile olabilir yani buda demek oluyor ki Kıbrıs'ta her 10 bisiklet sahibinde en az 2si bisiklet için 2bin lira üstünde yatırım yapıyor dahada önemlisi bisikleti 2bin lira üstünde yatırım yapılabilecek bir araç olarak görüyor. Bisikleti profesyonel olarak yapan ve profesyonel bisikletler kullanan arkaşlarımında beni onaylayacağım gibi Türkiyede en çok karşılaşılan senaryolardan biridir abi bu bisiklet kaç para sorusu ve aldığınız cevap çok muhtemel ve genelde "abi okadar paraya araba alırım ben"dir. Kıbrısı bu açıdan prosfesyonel bisikletçiler için cennet olarak tanımlarım çünkü burada insanlar size uzaylı gibi davranmıyorlar. Burada bisiklet gerçekten saygı duyulan ve sevilen bir spor, size en sevdiğim manzaralardan birini anlatayım ve anlatmadan kısa bir bilgi vereyim. Profesyonel bisikletin de diğer spor kategorileri gibi kendine ait bir kıyafet seçimi var buda lycra taytlar ve üstümüzde formalardır hatta çok değer verilen kültürlerde çoraplar bile özeldir ve Türkiyede karşılaşılan durum şu oluyor, bisiklet taytınızı giyip bisiklet antenmanına çıktığınızda arkanızdan geçen kamyonlar korna çalar ve giymediğinizde çalmazlar bu bukadar nettir aslında. Kıbrısta ise sevdiğim manzarayı anlatayım size, Cuma iş çıkışını getirin gözünüzün önüne, genelde çoğumuz Türkiyede yorgunca evine gider ve televizyon karşısına kurulur hatta kimisi okadar yorgun olur ki çocuğunun yüzüne bile bakmaz, burada ki manzara şudur Cuma iş çıkışında Lefkoşaya doğru anayoldan gittiğinizi düşünün ve Lefkoşaya yaklaştıkça gün batımına doğru bisiklet süren 3'lü siluetler görürsünüz boy boydur, iki tane büyük siluet ve bir tanede yada birkaç tanede küçük siluet, yaklaştıkça fark edersiniz ki onlar anne, baba ve çocuklarıdır ve hepsi tam takım bisiklet üniformalarını giymişler profesyonel bisikletlerine binmişlerdir ve Cuma iş çıkışı çevreyolunda gün batımına doğru bisiklet binmektedirler. Ben şahsen bu manzarayı inanılmaz bulurum. Hem bir bisikletçi olarak hemde bir birey olarak çok hoşuma gider. Bakarmısınız hepsi tam takım üniformaları ile bisiklet sürüyorlar ve bırakın korna çalmayı sürücüler hızlarını kesip çocuklar var diye onların geçebilecekleri en uzaklarından geçiyorlar. İşte bana göre bu tablo Kıbrısta bisiklet kültürünün ve bisikletin asıl tablosudur. Umarım ilerleyen zamanlarda dahada anlatabilirim size Kıbrısta benim gözümden bisiklet kültürünü, ve bu yazıyı sonuna kadar okuyup, Kıbrısta bisikleti benim gözümden gören herkese çok teşekkür ederim. Umarım bir gün Kıbrısa gelir ve benim yaşadıklarımı yaşar ve benim aldığım keyfi alırsınız. Kendinize iyi bakın, bol pedallı günler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder